13 Mart 2012 Salı

Balyoz ve Kafes planlarında 6-7 Eylül olaylarını gördüm





İLYAS KOÇ İSTANBUL 06.09.2010

Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı yönündeki asılsız haberlerle başlayan 6-7 Eylül olaylarının tanığı gazeteci Mihail Vasiliadis, yaşananları, Balyoz ve Kafes planlarına benzetiyor. 55 yıl önce Rumlara yapılan linci anlatan Vasiliadis, "O zaman ana hedef azınlıklardan kurtulmaydı. Şimdi Kafes gibi planlarla yapılmak istenen, azınlıklar üzerinden hükümeti yıpratmak." diyor.

Bugün, 55 yıl önce Rum kökenli vatandaşlara karşı uygulanan 6-7 Eylül olaylarının yıldönümü. Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı yönündeki asılsız haberlerin gazetelerde yer almasıyla başlayan olaylar 2 gün sürmüş, İstanbul'da Rumların yaşadığı bölgelerde büyük bir linç ve yağma yapılmıştı. Devletin kolluk kuvvetleri olayların çıkacağından haberdar olmasına rağmen, herhangi bir müdahalede bulunmamıştı. O zaman ülkeyi terk etmek zorunda kalanlar arasında yer alan gazeteci Mihail Vasiliadis, yaşananları, Balyoz ve Kafes planlarına benzetiyor. "6-7 Eylül olaylarına o planların ışığında bakılmalı. O zaman ana hedef azınlıklardan kurtulmaydı. Şimdi Kafes gibi planlarla yapılmak istenen, azınlıklar üzerinden hükümeti yıpratmak." diyor.




6-7 Eylül olaylarının ardından birçok Rum ve gayrimüslim, sahip oldukları her şeyi geride bırakıp, yıllardır yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kaldı. Türkiye'yi terk edenlerden birisi de o zaman 16 yaşında olan Mihail Vasiliadis'ti. Yunanistan'a göçen Vasiliadis 28 yıl sonra, Cumhuriyet'in ilk gazetesi olan Apoyevmatini'yi yaşatmak için Türkiye'ye geri döndü. 7 yıldır gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapan Vasiliadis, 6-7 Eylül olaylarının kendiliğinden gelişmediğini düşünüyor. Yaşananların, Balyoz ve Kafes planları gibi çok yönlü hedefi olan iyi planlanmış, uygulanmış bir tertip olduğunu kaydeden Vasiliadis, "6-7 Eylül olaylarına Kafes ve Balyoz eylem planlarının ışığında bakıldığında aynen bunlar gibi dikkatle hazırlanmış birçok hedefe hizmet eden bir plan olduğu ortaya çıkıyor. O zaman ana hedef azınlıklardan kurtulmaydı. Şimdi Kafes gibi planlarla yapılmak istenen, azınlıklar üzerinden hükümeti yıpratmak." diyor. Tek parti döneminde, partinin içinde yer alan ulusalcı güçlerin yasalar çıkararak azınlıklara baskı yaptığını savunan Vasiliadis, bu güçlerin iktidarını kaybettikten sonra faaliyetlerini illegal olarak gerçekleştirdiğini ifade ediyor. 6-7 Eylül olaylarının da bu illegal güçlerin ürünü olduğunun altını çiziyor. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından bu karanlık ellerin tekrar faaliyete geçtiğini anlatan Vasiliadis, Türkiye'deki 90 binlik Rum nüfusunun bu tarihten sonra 10 binin altına düşmesini bu kesimin çabası olarak yorumluyor. Türkiye'de küçük bir zümrenin ülkenin huzurunu kaçırdığını ifade eden Vasiliadis, referandum ile ilişkili görüşlerini de şöyle açıklıyor: "Bu kesim, Türkiye'nin başını belaya sokmaya çalışıyor. Bir zümre, elindeki gücü kullanarak çoğunluğa baskı yapıyor. Bu zümre, 2003'ten sonra devletin başına gelen bu hükümeti darbe ile deviremedi. Bu referandumda 'Evet' dememizin nedeni de bu. 'Hayır', çıkarsa, darbelerden medet uman kişilerin ümitleri yeniden yeşerecek."



Mihail Vasiliadis, 6-7 Eylül 1955'te yaşanan olaylara Tarlabaşı'nda, Emniyet Müdürlüğü'nün bulunduğu binanın diğer köşesindeki evinde canlı tanıklık etmiş. Vasiliadis, o gün azınlığa mensup kişilerden bazılarının dükkânlarını kapattıklarını ama sonra o kapanan kepenklerin kâğıt gibi yırtılıp, dükkânların yağmalandığını aktarıyor. Kafes ve Balyoz eylem planlarına 6-7 Eylül olaylarının ışığında baktığını anlatan Vasiliadis, azınlıklar kullanılarak hükümetin yıpratıldığını söylüyor. Kafes'in bu açıdan darbenin gerçekleşmesi için azınlıklara karşı yapılan eylem olduğunu dile getiriyor. Vasiliadis, "Balyoz ve Kafes eylem planlarında hedefe ulaşabilmek için azınlıklara vurmaktan çekinilmiyor. Bugünkü olayda azınlıklardan kurtulma hedefi ikinci plan gibi görünüyor; ama dünyaca tanınan saygın bir azınlığın Türkiye'de öldürülmesi, Türkiye'nin altını üstüne getirir. Nitekim Hrant Dink bu amaç için öldürüldü." diye konuşuyor. Vasiliadis derin devletin, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirdikten sonra tekrar legal yollardan hareket ettiğini ve azınlıklara son darbesini 1964'te vurduğunu belirtiyor. Darbenin ardından yeni hükümetle birlikte, derin güçlerin tekrar gün yüzüne çıktığını kaydediyor. Vasiliadis, "Bu karanlık eller, 1964'ten sonra Atatürk ve Venizelos arasında imzalanan antlaşmayı tek taraflı iptal ettirerek bizim cemaatimize ait 12 bin kişinin yurtdışına çıkarılmasına sebep oldular. Daha sonra kalanlar çıkarıldı. 1965-66 yılında son darbe vuruldu. 90 bin nüfusluk Rum nüfusu 10 binin altına düştü." diyor. 6-7 Eylül'de yaşananları bir devlet politikası olarak görmenin yanlış olduğunu belirten Vasiliadis, olayın devlet içinde örgütlenen kişiler tarafından yapıldığını ifade ediyor.

"Olaylar Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı"

6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevli olan, daha sonra MGK genel sekreterliği de yapan Sabri Yirmibeşoğlu, olaylardan seneler sonra verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu itirafta bulundu: "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder